Benlik: Kısa Ömürlü Bir Hayvan sergisi
künye – sergi kitapçığı – açılış – fotoğraflar – sergi metni
SANRI Zine’in Nefs/Benlik temalı dördüncü sayısından ilhamını alan sergi 13-18 Mart 2020 tarihlerinde HOOD Base‘te gerçekleşti.
yer alan sanatçılar
küratör
tarih
mekan
Barış Çavuşoğlu, Batu Bacaksız, Berkay Kahvecioğlu, Ceren İdil, Çiğdem Emir, Doruk Balcı, Ece Kalabak, Kübra Ayyıldız, Mehmet Ali Yıldız, Öykü Topal, Pırıl Kurbetçi, Selver Yıldırım, Zeynep Mar
Yamaç Kona
13-18 Mart 2020
afiş: Zübeyr Topal
açılış
13 Mart 2020
Modus
Velvele
Alphadub
@HOOD Base
w/ Abyss Soundsystem
sergi metni
İnsan yaşam boyu çarpanlarla, idrak ve eyleyişleriyle kendi olur. Benliğinin sınırlarını ötekiyle mesafelendirerek çizer ve bu minvalde öteki-olmayan, hem bağlandığı beden hem de o bedenin gözlemcisi olma hissiyatıyla benzersiz bir ben tasavvuru kurar. Ancak benlik yalın olarak yakalanamayan, kendimizle burun burunalığımızda flulaşan ve bu silikliği her giderme gayesinde daha yapay bir imal edilişe doğru seyreden bir kurgu olarak bizleri sarmalıyor. Bu kurgunun havadalığının idrakı, belki de insanı paniğe sevk etmeye olan meyilinden ötürü onun görmezden gelinmesine sebep oluyor. Kendimize dair bir süreklilik varsayımı, hep ben olduğum —ve her şeyi benim yaptığım —ve uzay zamanda kat ettiğim rotanın en nihayetinde benim çizgim olduğu ön kabulü yalnızca bir illüzyondan öteye gidemiyor. Sürekli ben denileni yakalamaya çalışan, görüp, hissedip, tanımladıkları üzerinden kimi zaman rasyonel bir anlatı, kimi zaman ise duyusal/duygusal bir sürüklenişe kapılan canlılarız. Yani ben dediğimiz şey üç saniyelik varoluşların, duygulanımların iyi niyetli kolajları, dürtüsel sapmaları ve en nihayetinde bunların kurgulanmış hatıralarıyla örülü bir imge. Yaşam boyu biriktirdiklerimiz, anılarımızla kurduğumuz demetlerimizden oluşan benlik, bu kaygan zemininde sürekli yeniden anımsayışlarıyla tekrar-ve-tekrar varoluşuyor. Bu sürekli varoluşmalardan, anlık demetlemelerden, bölük pörçük olanı el yordamıyla körlemesine birleştirmelerden ibaret olan benlik varsayımı, kimliksizliğimizin, evsizliğimizin gülünç bir perdesi oluyor en nihayetinde.
Tüm bu havadalıkta tutunacak bir dal bulma telaşesinde, varsayımlarla, illüzyonlarla nahoş bir savaşım benlik imalatı. Bu süreç yalnızca bir düşünce deneyi olarak ele alındığı takdirde faydalı bir izlek kazanabiliyor. Tüm çarpanlar ve varolanlar çok özel bir kayrılan, farklılığını, öteki-olmayışını önden kabul etmiş bir benlik ekseninde yeniden ve yeniden değerlendiriliyor, birbirlerine ilmekleniyor. Sonsuz olasılıklar evreninde bir yol belki de, ancak tüm tanımlamalar gibi o da kof ve çürük.
Felsefe nasıl anlamlandırmak uğruna varolanları sakat bırakan bir kalıba sokma süreciyse, benlik imalatı da bir biçimsiz olanları tanımlara tutturma izlencesi. Benlik de evren gibi biçimsiz, ondan da öte, evrenden farklı olarak tüm varoluşu kapsayamayışıyla bir ucube.
Sergide yer alan işler hem içerik hem de teknik olarak benliğin imal süreçleriyle ilgili ilişkiler ve analojiler yaratıyor. Farklı disiplinlerdeki işler edebiyat zemininde, onlarla, daha önce içinde bulunmadıkları bir denklem ve seçkiden ilhamını alarak büyümüş parçalı bir metin üzerinden birbirleriyle etkileşiyor. Disiplinlerdeki farklılık sürekli değişen, başka hatıra ve demetlemelerle başka uzay-zaman düzlemlerinde yeniden varoluşan benlik kurgularının yapısındaki bambaşkalığa işaret ediyor. Nihai olarak yine bir kandırmacaya, birbirine bağladığımız demetlere ben dememiz gibi, edebi bir metinle birbirine bağlanmaya karşı koymaksızın.